O kadar, o kadar hayırsızmışımki
"Bir yer var biliyorlar ama bize söylemiyorlar galiba sevmiyorlar"
"Yüzyıllardır oynanmasına rağmen hiçbir seyirci sahneye fırlayıp Romeo'nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği hâlde Titanic defalarca izlenmiştir. Bitecektir korkusuyla her şeyden kaçarsan hayattan hiç bir tat alamazsın. Çünkü Romeo ölmeli, Titanic batmalı ama hayat tüm olumsuzluklara rağmen yaşanmalıdır."
‘‘Bak.’‘ dedi. ‘‘Pencere, penc ve re kelimelerinden oluşur. Penc şu tavladaki sayı yani beş demek, re ise yol demektir. Burayı, şu dört duvarı düşün. Hangi tarafa gitsen yol yok, kapalı. Pencere de bu dört duvarın arasında açılan beşinci yoldur, unutma.’‘
Başını ellerinin arasına alıp saatlerce ağladın sen.. Unutma bunu! Her şeyi unut, bunu sakın unutma!..
sonra uyuduğun odadan, balkondan, gezdiğin dolaştığın bahçeden eksildin. oysa sen geniş alanları severdin, gezmeyi hava almayı… koydukları yere nasıl sığdın dar gelmiyor mu, düşündükçe beni boğan o küçük alan? “pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun, seni görmem imkansız, imkansız, imkansız rüyalarım olmasa“ diyor şarkı. deremeyeceğim bir çiçeksin artık o dağda. bilmediğin bir toprağın acemisisin artık, daldığın uykuya iyi geceler de denmez şimdi..
toprağa teslim ederlerken seni, kolun kanıyordu, “durun, acıtmayın “ dedi içim, kolumda saatin zaman hala akarken sen nasıl da durdun öyle. ne bu telaş , nedir bu acele? ömrün bana yaşlı, aksi bir adam olduğunu göstermeye yetmedi ama çok yakışıklı öldün. iyyiz biz merak etme, seni bazen gülerek bazen gözümüzde yaşla hatırlıyoruz. şarkı söyleyen sesin kulaklarımızda. gözlerinden ve atmayan kalbinden öperim. adettendir, kal sağlıcakla.
üzgünüm ama bazılarımız anlaşılmamaya mahkûmuz. verdiğimiz değerin ancak yarısını almaya, fark edilmemeye, umursamadan kırılmaya, ilk seçenek olmamaya hatta sürekli seçenek olarak görülmeye...