Hayat garip işte. Bir kaç yıl önceye kadar annemin kendini sevmemesini hiç anlamazdım. Hatta anneme de söylerdim. "Kendini sev, nasıl kendine nefret edebilir ki bir insan...?" derdim. Ve şimdi anlıyorum. Evet, bir insan kendine nefret edebilirmiş. Evet, kendime nefret ediyorum...
Yaşımdaki çoğunluk gezmeyi, tozmayı, hayatı yaşamayı iyibilir. Peki ben neyi iyibilirim?
Benim de iyibildiğim pek çok şey var aslında. Mesela ben iyibilirim ölümün kıyısından dönmeyi, iyibilirim nefret edilmeyi, fazlalık olmayı, bir kız çocuğu gibi değil de bir asker gibi büyütülmeyi. Kendimi herkes için feda etmeyi, çünkü sırf benim canımın zerre değeri olmadığını düşünmeyi. İyibilirim en önemli şahıs tarafından istenilmememe rağmen dünyaya gelmeyi, iyibilirim her kavgada kendimi hiçe sayıp herkesi korumayı. Her felaketi yaşamama rağmen "çok mutlu" maskesini takmayı da çok iyibilirim. Bak benim de iyibildiğim şeyler varmış.
Ve her şeyden öte, ben çok iyibilirim ölüm fermanımı imzalamayı...
Yaşadığım çok ağır şeyler var, hiç kimseye anlatamadığım. Benim en iyi yaptığım şey yazmaktır, ama öyle şeyler ki yaşadıklarım, yazmaktan bile korkuyorum. Yazamıyorum bile. İçimde tutup kendimi mahvediyorum daha da her geçen gün...
Kalpsiz diyorlar bana, umursamaz diyorlar bana. Fakat ben kendi facialarım yetmezmiş gibi bir de içimde dünyanın dertlerini de sırtlanan bir insanım bu yaşımda ve yıllardır. Mesela akşam dersten geliyorum. Hava karanlık ve şarkı eşliğinde adımlıyorum. Sokakta kimseler yok ve tek ses bile yok ama ben bir sürü şey görüyor ve bir sürü şey duyuyorum. Herhangi bir kapıya bakınca o kapının ardındaki evden çığlıkları duyuyorum mesela. O çığlıkların susması için yardım gelsin diye yalvaran çocuğu görüyorum. Ve o yardım gelmez, bir gün o sesler sussa bile o çocuğun kafasındaki o sesler susmamaya başlar. Ya da bir eve dönmekten korkan bir küçüğün endişeli adımlarını görebiliyorum. Evet, bunlar yokken görüyor duyuyorum ben bunları. Acaba delirdim mi? Ya da mesela bir insan kesiyorum gözüme, ona bakıp neler yaşadığını, neler yaşaya bileceklerini düşünmeye başlıyorum. Ne acılar çekmiştir acaba diye bir ses fısıldıyor bana... Böyle işte. Normal değilim. Ya da normal büyütülmedim...
İçimde yaşatmaya çalıştığım, herkesten sakındığım çocuk. Bayramın kutlu olsun.
Ve lütfen hiç ölme, ölmek zorunda kalma...